iris, -idis, (Y)
Gökkuşağı, gökkuşağı tanrıçası; hiddet, kızgınlık, öfke; gözbebeğinin çevresindeki renkli bölüm; süsen çiçeği
Gökkuşağı, gökkuşağı tanrıçası; hiddet, kızgınlık, öfke; gözbebeğinin çevresindeki renkli bölüm; süsen çiçeği
Göz içi, göz içinde.
Gözle inceleme, gözle muayene.
Nevüs, göz, sinir ve iskelet sistemi anormallikleri ile birlikte olan kalıtsal hipopigmente makûllerle belirgin bir durum.
İdare etmek, gözetmek, nezaret etmek; başlamak; ele geçirmek, kök salmak, kökleşmek.
Işığın içinde bulunan, göz kamaştıran, göze çarpan; meşhur.
Gözün ön odacığında akyuvar bulunuşu.
Tonus azalması, kas to-nusunun azalması; göz basıncının azalması; ozmotik basıncın azalması.
Görüntünün gözde retinanın arkasına düşmesi nedeniyle uzağın iyi görülmesine karşın yakının görülememesi; yakını görememe, uzağı görme.